DEPREM TESADÜFE HAVALE EDİLEMEZ

MEHMET AKSOY

Gündem 3.03.2023 22:18:00 0
DEPREM TESADÜFE HAVALE EDİLEMEZ

 

   Herkese Selâm olsun,

   Kahramanmaraş merkezli, yaşadığımız deprem felâketinden, daha önceki makalemde de değindiğim gibi tekrar kısaca temas etmek isterim.
   Ben Mardin'de oturuyorum. Depremın vaki olduğu 10 vilâyete hemen komşu bir mahalde bulunuyoruz. Şu anda deprem bölgesinden bize gelen binlerce misafirlerimiz mevcut. Dünyalık adına ne varsa hepsini kaybetmiş durumdalar. Buna ilaveten olayın en elem verici yanı ise, kurtulanların ekseriyetle yakınlarından, aile fertlerınden, komşularından ve sevdiklerinden bir kaçının ölmesi veya hala enkazlardan çıkarılmalarını beklemeleri, acılarına daha bir acı katmaktadır. Bu felâketın düşünülmesi bile insana sonsuz bir ızdırap vermektedır.
   Bu vakıa bütün bölge insanlarının psikolojisini alt üst etti. Özellikle çocuklarda büyük travmalara sebebiyet vermiş durumda. Depremin insanlarda yaratmış olduğu ölüm korkusu ve kaygıları hala devam etmektedır. Evlerdeki avize ve ampullar depremin habercileri ve adeta birer rumuzu haline geçmiş vaziyette. 
   Hepimiz için dayanışma, birbirine moral ve manevi destek verme zamanı. Ne var ki, acısı asırlarca devam edecek bir felâket yaşadı Türkiye. 
   Elbette ki, bu depremler yerin merkezindeki anilmerkez hareketlerıne ve yerın altındaki fay hattı ve tabakalarının kırılıp kaymasına veya yeryüzünde vaki olan bir takım tabiat olaylarına bağlı olarak değerlendirilebilir. Lâkin bunun altında bazı hikmetlerın ve sebeplerın de olabileceğini düşünmemiz gerekir. Diğer yandan bu gibi vakıaları tamamen tesadüflere havale etmek de olmaz.
   Zira, yer altında on binlerce, belki de milyonlarca yıldan beri duran bu deprem fay hatları, ne oldu da şimdi olanca şiddetiyle patladı ve öfkesi dinmeden, ilk andan itibaren (üzerinden üç haftayı aşkın zaman geçti) günde yüzlerce, belki de binlerce sarsıntılarla devam ediyor. Ve sonuç olarak bu kadar insanımız enkazlar altında can verdi ve milyonlarcası da evsiz ve barksız kaldı.
   Atalarımız, "Bir musibet, bin nasihattan evlâdır." Demişlerdır. Umulur ki, bu büyük felâketten kendi nefsimizden başlıyarak bir muhasebeye ve eleştiriye vesile olsun. 
   Bundan çok yıllar önce, Hacı Bektaş-ı Veli'nın dergahının giriş kapısının üstündeki mermer kitabede, şöyle bir vecizesini okumuştum: "Ne ararsan kendinde ara." Diye. Her halde bu ifadeyle, günahlarını ve kusurlarını gör ve bunların izalesine ve ref'ine çalış ve onların yerine güzellikleri ve iyilikleri ikame etmeye gayret et, demek istiyordu.
   İnanın ki, ben kendi kendime yaptığım vicdanî muhasebede; "Acaba bu musibette benim de payıma düşen bir durumum bir suçum olamaz mı? Benim yüzümden bu vaki olan olaya yansıyan olumsuz davranışlarım söz konusu olabilmişmıdır?" Diye, kendi kendimi sorgulamaya başladım.
  Hz. Ömer'ın halifeliği döneminde bir deprem olur. İnsanlar bundan dolayı çok korkarlar. Depremden sonra, Hz. Ömer minbere çıkar ve bir hütbe okur. Hütbede: "Ey müslümanlar! Peygamber (asm) den şu hadis-i şerifi işitmiştim: Yerin zelzelesi iki şeyden dolayı meydana gelir. 
   Birincisi: Zinanın (fuhşiyatin) çoğalması. 
   Ikincisi: Zulmün artması." Diye buyurdular.
   Fuhşiyatın çoğalmasiyla ilgili detaylara girerek, nezih ve temiz zihinlerinizi bulandırmak istemem. Ancak insan fıtratına ve doğasına uymayan sapık davranışların ve gayr-i meşru cereyanların ve bu son zamanlarda boşanma olaylarının ne denli çoğaldığını, gençliğin taşkınlıkları ve fevri hareketleri yanında, kutsal bildiğimiz aile kurumunun ne denli dağılmaya yüz tuttuğunu, eşlerın yek diğerine olan sadakatsizliğini ve vefasızlığını, herkesın kendi gözlemlerine, düşüncelerine ve görüşlerine göre sorgulamalarına havale ediyorum.
   Yine Hz. Peygamber: "Bir toplulukta bir takım günahlar işlenır, işlemiyenler o günahları işleyenlerden daha güçlü ve daha çok oldukları halde; engel olmazlarsa, mutlaka Allah hepsine birden ceza verir." (1) buyurdular.
   Görüldüğü üzere beşerın bu derece şimarıklığı ve şaşkınlığı ve bunca nimetlere karşı nankörlügü ve şükürsüzlüğü, belâların bir birini takip ederek gelmesi nedeniyle yaş-kuru, masum-mücrim hep beraber, yanmaları ve yıkılmalarından ibret alınması gerekmez mi?
   Hz. Muhammed, Huzeyfe'den rivayet edilen başka bir hadislerınde şöyle buyurmuştur ki; "Nefsimi kudret elinde tutan Zat'a kasem ederim ki, ya ma'rufu emreder ve münker'den de yasaklarsınız veya Allah'ın katından umumi bir belâ göndermesi yakındır. O zaman yalvar yakar olursunuz da, duanız bir türlü kabul olmaz." (2) 
   Allâh, bu ma'ruf ile münker meselesini Kur'an-Kerim'ın çok âyetlerinde, ciddi anlâmda nazara verir ve bütün insanlara, yerine getirilmesi zorunlu bir emir olarak dile getirir. 
   Kısaca ma'ruf: İnsanların faydasına olan hayırlı davranış ve işler ile bütün iyiliklerın toplamıdır denilebilir.
   Münker ise: Ma'rufun tam tersi olan davranışlar; yani insanların zararına olan şerler, kötü fiillerın tümüdır. Buna göre her bir insanların toplumda, ma'rufun yani güzelliklerin, iyiliklerin yerleşmesi ve yaygınlaşması ile kötülüklerın ve çirkin davranışların da önüne geçilmesı ve menedilmeleri ile yükümlüdürler.
   Burada sizleri "Zilzal" suresinin ayetleriyle baş başa bırakarak bu mevzuya son vermek istiyorum.
  "Yerküre kendine has sarsıntısıyla sallandığı, 
    toprak ağırlıklarını dışarı çıkardığı (Yerin ağırlığını dışarı çıkarması birkaç türlü tefsir edilmiştir: 
1- İçindeki hazineleri dışarı çıkarır, fakat onlara bakan olmaz.
2- Kabirlerdeki ölüler dirilir.
3- Yer altındaki madenler, gazlar, yanar durumda olan lavlar dışarı fırlar.)
   Ve insan "Ne oluyor buna!" dediği vakit.
   İşte o gün (yer) Rabbinin ona bildirmesiyle, bütün haberlerini anlatıp duracaktır.
   O gün insanlar amellerinin karşılığı kendilerine gösterilmek üzere, bölük bölük çıkacaklardır. 
   Kim zerre miktarı hayır yapmışsa onu görür. 
   Kim de zerre miktarı şer işlemişse onu görür." (3)

   Hayat, Dünyadakinden ibaret olaydı, ne kadar da anlâmsız olurdu. Zira, iyilikler mukafatsız, kötüler cezasız, yapılan dualar karşılıksız kalırdı.
   
   "Zaman gösterdi ki, Cennet ucuz değil, Cehennem dahi luzumsuz değil. Cennet adam istediği gibi, Cehennem dahi adam ister."   


Anahtar Kelimeler: DEPREM TESADÜFE HAVALE EDİLEMEZ