HDP grubunun Ezidi halkının sorunlarının gündeme taşınması için Meclis araştırılması açılması amacıyla vermiş olduğu önergeyle ilgili olarak AK Parti Grubu adına söz alan Akdağ, konuşmasının başında Ezidiler hakkında şu bilgileri verdi:
“Ezidi dini, Şeyh Adî bin Musafir tarafından 12`nci yüzyılda Zerdüştlük ve yerel Mezopotamya inançları ile İslâm sufiliğinin kaynaştırılması neticesinde oluşturulan dinî bir inanç sistemidir. Koyu bir Sünni olan, Arap kökenli Şeyh Adî tarafından kurumsallaştırılan bu dinde, inananların çoğunluğu kürtçe konuşmakta olup ağırlıklı olarak Irak`ın Musul kentinde yaşamaktadırlar. Ermenistan, Gürcistan, İran, Suriye ve Türkiye`de cemaatleri bulunan Yezidilerin bugünkü toplam nüfusunun 800 bin civarında olduğu tahmin edilmektedir. 2007 yılında Türkiye`de nüfusları 377`ye kadar -Urfa`da 243, Batman`da 72, Mardin`de 51, Diyarbakır`da 11 kişiye kadar- gerilemiştir. Türkiye Ezidilerinin büyük bir kısmı bugün Almanya`da yaşamaktadır.
"Ezidi" kelimesinin bu dinin tanrısı olan "Azda" kelimesinden türetildiği iddia edilmektedir. Kürt dilinde "Tanrı" isminin karşılığı iki kelime mevcuttur: Bunlardan biri "Xweda" ve "Ezda” ’dır. "Ezda" beni yaratan, veren ve var eden anlamlarına gelmektedir. "Xweda" ise kendiliğinden var olan anlamına gelmektedir. Ezidilikte Tanrı dünyanın sadece yaratıcısıdır, sürdürücüsü değildir. Düşmüş Melek "Melek Tavus" olarak adlandırılır ve bir tavus kuşu ile simgelenir. Tanrı`yla barışıktır. Düşmüş Melek dünya gibi hem iyi hem de kötüdür. Ezidiler için Melek Tavus, en güçlü melek ve aynı zamanda affedilmiş şeytandır. Bu ismi ağzına almak mukaddes olduğundan yasaktır. İyilik ve kötülüğün kaynağı aslında Melek Tavus`tur. Ahiret inancı gibi sonradan hesap verilecek bir yerin varlığı ise söz konusu değildir. Ayrıca, Ezidilikte Melek Tavus inancı eski Zerdüştlük ve Mitraizm`den etkilenmiştir. Günümüzde Ezidilerin oldukça kapalı ve geleneklerine bağlı olarak kültürlerini devam ettirdikleri bilinmektedir. Irak`ta Laliş`te Şeyh Adî`nin mezarının bulunduğu bir tavaf merkezi, kutsal mekânları vardır. Yeni yılı burada karşılayıp hac ibadetlerini de burada yapmaktadırlar.”
Ezidilerle bölgedeki Müslüman halk arasındaki sosyal yaşam üzerine de örnekelrle veren Akdağ, “Yöremizde bir sosyal bağ oluşturma kaygısından hareketle kirvelik müessesi devreye girmektedir. Bir Müslüman bir Ezidiyle kirve olduğu zaman âdeta bir kan bağı varmış gibi birbirlerine hürmet etmekte, birbirlerini himaye etmekte ve birbirlerine sahip çıktıklarını yakinen çevremdeki uygulamalardan biliyorum. Yezidilerin kendilerine "Azday Halkı" adını verdikleri belirtilmektedir. İnançları arasında şu esaslar vardır: Dünya sonsuzdur, dünyayı yaratan tanrı onu asla yıkmaz. Tabiatın korunması ve tabiata saygı esastır. Günde üç defa güneşe dönerek ibadet edilir. Çarşamba günü Melek Tavus ve ilk 2 insanın yaratıldığı gün olup Şahid bin Car`ın meydana geldiği gün olduğundan dinlenme günüdür. Sonradan Yezidi olmaya izin verilmez, şeytanın adını telaffuz etmek haramdır, şeytanın adını anımsatan kelimeler kullanılmaz. Yezidilerin iki kutsal kitabı vardır: Mishefa Reş yani "siyah kitap", diğeri de Kitab el Celve`dir.”dedi.
2003 yılında yapılan araştırma hakkında bilgiler veren Akdağ, “Midyat ilçesinde 6 kişilik Ezidi ailesiyle bir mülakat yapılmıştır. Mülakattaki sorulara verilen cevaplarda, Ezidilerin bölgeyle ilgili şikâyetlerinin olup olmadığı, Müslüman komşularının olup olmadığı, herhangi bir baskının yaşanıp yaşanmadığı, okulda öğretmenlerinin öğrencilerine iyi davranıp davranmadığı, zorunlu din dersine katılmak zorunda kalıp kalmadıkları, hatta Ezidi evi kurulmasıyla ilgili taleplerinin nasıl değerlendiği hususlarına verilen cevaplarda pozitif bir yaklaşım gösterdikleri kayıtlara geçmiştir. Ezidi vatandaşların temsilcisi Nedim Erkiş, Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan`ın geri dönüşlerle ilgili olarak yaptığı açıklama bizi umutlandırdığını, Başbakanın anlamlı çıkışı Ezidi vatandaşların dönüşünün hızlanacağını basına açıklamıştır.”diye konuştu.
Konuşmasında “Dini ne olursa olsun, milliyeti ne olursa olsun biz yaradılanı, Yaradan`dan dolayı seviyoruz.”diyen Akdağ, konuşmasını şu şekilde sürdürdü:
“Bölgede en son 9 Ağustosta yani geçen cumartesi günü Musul`dan, Şengal bölgesinden kaçan 9 aileyi Midyat`ın Bacin (Güven) köyünde ziyaret ettik. Bunların 2 ailesine Midyat Belediye Meclis üyemizin kendilerine 2 evini tahsis ettiğini sevinçle gördük, memnuniyetimizi belirttik. Diğer ailelerin de Almanya`da ikamet eden Ezidilerin yaptığı bir konakta kaldıklarını gördük ve kendileriyle bir görüşme gerçekleştirdik. Adı "Meryem" olan 19 yaşlarında bir genç kız, orta yaşlı ve yaşlı bir erkekle uzun süre sohbet etme imkânını buldum. Bize açıkça şunu söylediler: "IŞİD denilen örgüt bizi yok etmeye çalışıyor. İnsanlarımız dağlara kaçmak mecburiyetinde kaldılar. 500 erkeğimizi öldürdüler, 500 kızımızı ve kadınımızı kaçırdılar. Türkiye bize sahip çıksın. Türkiye dağlarda susuzluk ve açlıkla mücadele eden insanlarımıza hava destekli sosyal yardımda bulunsun." dediler. Burada da 4 bin insanın Silopi Habur Gümrük Kapısı`ndan geçiş yaptığını belirttiler. Ancak, bu insanlık trajedisinin uluslararası bir boyutunun olduğunu, Türkiye`nin ötesinde buraya uluslararası dengelerin, güçlerin yardımının gerekli olduğunu belirtmek istiyorum. Ayrıca, Sayın Başbakanın talimatıyla AFAD, Zaho bölgesinde gerekli incelemeleri yapıp uygun alanlar belirlemiş, 16 bin kişilik çadırkent kurulması çalışması devam etmektedir. 4 insani yardım tırının gönderilmesi planlanmaktadır. Habur`dan giriş yapan Ezidilerin Silopi`de her türlü yardımı Kızılay tarafından karşılanmaktadır.”
Başı dara giren, saldırıya uğrayan Kürt, saldırıya uğrayan Arap, saldırıya uğrayan Türkmen, saldırıya uğrayan Alevi, saldırıya uğrayan Sünni, saldırıya uğrayan Ezidi Türkiye`ye sığındığını hatırlatan Akdağ, “Türkiye`den yardım ummaktadır ve Sayın Başbakanın kendilerine sahip çıkmasını istemektedirler. Bunu, bir anlamda, Türkiye`ye olan güvenin, bölgede Türkiye`nin güçlü oluşunun ne kadar gerekli olduğunun bir tezahürü olarak ifade etmek istiyorum. Bu konuda bir Meclis araştırmasının açılmasının gerekli olmadığını düşünüyorum. Biz insani yardımlar hususunda. Biz siyaseten değil, biz reklam yapmıyoruz, oportünist davranmıyoruz. Bu insanların canının kurtulması lazım, bu insanların çocuklarına bez lazım, bu çocuklara süt tozu, bebek maması lazım, hasta olanlara tedavi lazım; biz işin o tarafıyla alakalıyız.”ifadelerini kullandı.