Mardin Artuklu Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Nöroloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Nezir Özgün, halk arasında beyin felci olarak bilinen serebral palsi hastalığı hakkında uyarılarda bulundu
Dr. Özgün, “Hem Mardin hem de çevre illerimizde akraba evliliklerinin fazla olması ve doğurganlık hızının yüksek olması sebebiyle görülme sıklığı bir miktar daha yüksek çıkabilir.” dedi.
Özgün, “Serebral palsi hastalığı, doğum öncesinde, doğum esnasında veya doğumdan hemen sonraki dönemlerde yaşanan problemlere bağlı ortaya çıkan hareket ve duruşu olumsuz etkileyen, ömür boyu süren gelişim bozukluğudur.
Yapılan çalışmalar ülkemizde canlı doğan her bin bebeğin 4,4’ünde serebral palsi geliştiğini göstermektedir. Günümüzde çok düşük doğum ağırlığa sahip erken doğan bebekler veya zamanında doğan normal ağırlığa sahip sorunlu bebeklerin yaşatılması ile görülme sıklığı daha da artmıştır. Özellikle son yıllarda tıptaki gelişmelere bağlı olarak, eskiden 1000 grama yakın bebekler bile zor yaşatılırken, artık 600-700 gramlık bebekler bile yaşatılabilmektedir.” açıklamasını yaptı.
Doç. Dr. Nezir Özgün
Bölgemizdeki görülme sıklığı ile ilgili bilimsel çalışma olmadığını vurgulayan Özgün, “Hem Mardin hem de çevre illerimizde akraba evliliklerinin fazla olması ve doğurganlık hızının yüksek olması sebebiyle görülme sıklığı bir miktar daha yüksek çıkabilir.
Serebral palside, beyindeki hasarın yeri ve şiddetine göre bir kol veya bacakta, vücudun bir yarısında veya her iki kol ve bacakta güçsüzlük, hareket azlığı benzeri bulgular gelişebilir. Ayrıca olaya mental gerilik, epilepsi, yutma, çiğneme, konuşma, işitme, görme problemleri, davranış bozuklukları veya ortopedik problemler gibi birçok durum eşlik edebilir.” açıklamasını yaptı.
Özgün sözlerini şöyle sürdürdü: “Eğer beyindeki hasar hafif ise, klinik belirtiler de hafif olduğu için tanı gecikebilmektedir. Yolda yürürken çok düşüyor veya yürümesi dengesiz şikayeti ile polikliniğimize gelen çok sayıda hasta olmaktadır. Bu hastaların bir kısmında serebral palsi çıkabiliyor, tanı koyma 4-5 yaşa kadar gecikebiliyor. Eğer çocuğunuzda yürürken sık düşme öyküsü, dengesiz yürüme veya küçük yaşlarda belirgin el tercihi varsa mutlaka bir çocuk nöroloğuna muayene olmakta fayda vardır. Genellikle çocuklarda iki yaşa kadar belirgin el tercihi olmaz. İki yaşından küçük çocuğunuz ısrarla sağ elini veya sol elini tek kullanıyorsa bu diğer elin güçsüz olması ile ilişkili olabilir.
Erken tanı ve destekleyici tedavi, anne babaya zamanında verilecek eğitimler ile hastalığın çocuk büyüdükçe ortaya çıkan olumsuz etkileri geciktirilebilir. Mesela, bu hastalar yutma ve çiğneme problemlerine bağlı olarak kısa sürede, günlük olarak gereken besin ve enerjiyi alamaz hale gelebilir ve beslenme durumları hızla bozulabilir. Kollarda bacaklarda spastisite dediğimiz sertlikler, dönmeler, bükülmeler olabilir. Erken tanı konulduktan sonra erken başlanan ve düzenli yapılan fizik tedavi ile spastisite ve kollarda, bacaklarda veya omurgada duruş bozukluğuna yol açan dönmeler, bükülmeler ve kontraktürler geciktirilebilir. Yine hem genel sağlık durumunun hem de serebral palsi hastalığının daha da kötüleşmesine yol açan yetersiz beslenme, anne babaya zamanında öğretilecek uygun besin ve beslenme yolları ile engellenebilir veya geciktirilebilir. Bu ve benzeri sebeplerle bu hastalıkta erken tanı yapmak ve erken destekleyici tedavilere başlamak çok önemlidir.
Peki, hangi bebeklerde özellikle dikkatli olmak gerekir? Gebelik sırasında, doğum esnasında veya doğumdan hemen sonra problem yaşayan bebeklerin anne babaları çok uyanık ve dikkatli olmalıdır. Bu bebekler bizim için riskli bebeklerdir ve gelişimlerinin çok yakından izlenmesi gerekir. İlk aylarda beyinde ciddi hasar olsa bile, çocuklar normal bebek gibi görünebilir, serebral palsi belirtileri belirgin olmayabilir. Çocuğun yaşı büyüyüp beyin olgunlaştıkça hastalığın belirtileri ortaya çıkmaya başlayabilir. Bu nedenle özellikle riskli bebeklerin anne babaları ilk aylarda bebeğim normal görünüyor, bir şeyi yok deyip rehavete kapılmamaları ve gelişim takiplerini ihmal etmemelidir. Doktorlarının önerdiği aralıklarla gelişim takiplerini yaptırmalıdır.”
Doç. Dr. Nezir Özgün, son olarak sözlerini, bu hasta grubu ve ailelerinin yaşam kalitesini ve hastalık hakkındaki bilgi ve eğitimlerini iyileştirecek bir proje üzerinde çalıştıklarını, proje olgunlaştıktan sonra kamuoyu ile gerekli bilgilerin paylaşılacağının müjdesini verdi.