Mardin'deki tarihi Deyrulzafaran Manastırı bahçesinde uygulanan proje ile geni korunarak üretimi yapılan zeytinde bu yıl çeşit, verim ve kalitede artış sağlandı.
Kent merkezine 4 kilometre uzaklıkta yer alan, 5. yüzyıldan başlayarak farklı zamanlarda yapılan eklentilerle bugünkü haline 18. yüzyılda kavuşan Deyrulzafaran Manastırı'nın bahçesinde 350 dönümde üretimi yapılan zeytinde hasat başladı.
Manastır bahçesinde yaklaşık 16 yıldır profesyonel anlamda yetiştiricilik yapılırken, Harran Üniversitesi ile Güneydoğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı işbirliği ve Mardin Valiliğinin destekleriyle 5 yıldır uygulanan "Zeytin Gen Bahçesi Projesi"nin etkileri üretime yansıdı.
Tarihi yapının bahçesinde başta Güneydoğu'ya özgü başta "halhal", "mavi", "zoncuk", "melkabazi" ve "belloti" olmak üzere üretilen zeytinde çeşit sayısı da 25'ten 30'a yükseldi.
- "Gübreleme, sulama yönetimi, zararlı hastalıklarla mücadele verim ve kalite artışı sağlayan etkenler"
Manastırda zeytin bahçelerinin bilimsel danışmanlığını yürüten Mardin Artuklu Üniversitesi (MAÜ) Kızıltepe Meslek Yüksekokulu Öğretim Görevlisi İshak Bayyiğit, manastır bahçesinde yaklaşık 6 bin zeytin ağacı bulunduğunu söyledi.
Bu ağaçların üçte birinden verim aldıklarını ifade eden Bayyiğit, üretilen zeytinde bu yıl verim ve kalite artışı olduğunu tespit ettiklerini belirtti.
"Bölgenin kendine has yerel zeytin çeşitleri burada koruma altına alınmış durumda. Geçen yıl bu bahçeden 22 ton ürün elde ederken bu yıl 50 tonun üzerinde ürün bekleniyor" diyen Bayyiğit, bahçedeki 30'a yakın zeytin çeşidinden 22'sini bölgenin genetik kaynaklarının oluşturduğunu ifade etti.
Bayyiğit, üniversite olarak yerel zeytin çeşitlerini koruyup, geliştirip potansiyelini artırma yönünde önemli çalışmalar yaptıklarına işaret ederek, verim ve kalitede sağlanan artışın en önemli etkeninin ekolojinin yanı sıra yapılan zirai uygulamalar olduğunu kaydetti.
"Gübreleme, sulama yönetimi, zararlı hastalıklarla mücadele uygulamaları verim ve kalite artışı sağlayan etkenler" ifadesini kullanan Bayyiğit, bölgede iklim koşullarına bağlı olarak su ihtiyacının çok yüksek olduğunu, sulu koşullarda verim ve kalitenin çok iyi bir noktaya geldiğini gördüklerini belirtti.
- "Önümüzdeki yıl bahçede alanın 100 dönüm daha artırılması hedefleniyor"
Bayyiğit, hasat edilen zeytinlerin bir kısmının sofralık olarak değerlendirildiğini bir kısmının ise soğuk sıkımla zeytinyağına dönüştürüldüğünü anlatarak, zeytin ve soğuk sıkımla elde edilen zeytinyağının, manastırın adını taşıyan "Dzafaran" markasıyla satışa sunulduğunu, bir kısmının ise dini ritüellerde kullanılmak üzere çevredeki kilise ve manastırlara gönderildiğini söyledi.
Bölgenin yerel zeytin çeşitlerine daha fazla ağırlık vererek gelecek yıllarda verim ve kaliteyi artırmayı hedeflediklerini dile getiren Bayyiğit, "Önümüzdeki yıl bu bahçede alanın 100 dönüm daha artırılması hedefleniyor. Çok daha nitelikli verim ve kalite artışını göreceğiz." diye konuştu.
Bayyiğit, özellikle son yıllarda etkili olan iklim koşullarında zeytin üretiminin zorlaştığına, buna karşı yerel çeşitlere ağırlık verilmesi gerektiğine dikkati çekerek, kuraklıkla mücadelede en önemli unsurlardan birinin yerel çeşitlere ağırlık verilmesi olduğunu aktardı.
Her bölgeye kendi yerel çeşitlerine ağırlık vermelerini öneren Bayyiğit, "Zeytin önemsensin çünkü zeytin sosyo kültürel ve ekonomik açıdan büyük izler taşıyan bir gıda." ifadesini kullandı.
- "Üniversite olarak bütün üreticilerimize kapımız açık"
MAÜ Kızıltepe Meslek Yüksekokulu Öğretim Üyesi Doç. Dr. Abdullah Eren, geçen yıl yaptıkları incelemelerde üretimde bazı hataların yapıldığını tespit ettiklerini, buna karşı üniversite olarak bir çalışma yürüttüklerini belirtti.
İlk olarak toprak analizi yaptıklarını daha sonra iklimsel değişimlere bağlı olarak sulama ve ihtiyaç duyulan besin elementlerini uygun zamanlarda vererek verimi iki katına çıkarabildiklerini ifade eden Eren, şöyle konuştu:
"Ağacımızı, toprağımızı bilirsek ona göre yaklaşım gösterdiğimiz takdirde istediğimiz verim ve kaliteyi alabiliyoruz. Üreticilerimiz genelde diğer bölgelerde gördükleri çeşidi buraya getirip verim almaya çalışıyor. En büyük hata burada başlıyor. Mümkün olduğunca yerel çeşitleri veya bölge iklimine, toprağına adapte olabilecek çeşitleri seçmeleri gerekir. Bu noktada üniversite olarak bütün üreticilerimize kapımız açık. Gelin, çeşidi birlikte seçelim."
Eren, zeytin ve zeytinyağının dünyada üretiminin ciddi anlamda düştüğünü dile getirerek, geçen ay İspanya'ya gittiğini, kuraklığın oradaki zeytin üretimini de etkilediğini gördüğünü belirtti.
Bu sıkıntıları öngörerek erkenden harekete geçtiklerini anlatan Eren, "Zamanında gerekli yöntemleri uygulayarak elde ettiğimiz ürünler gözle görülebilmekte." dedi. AA