İşlem yapmadan sonuca ulaştığımız, sonucun sağlamasını da yine kendi çıkarlarımız ve düşüncelerimiz doğrultusunda yaptığımız bir hastalıktır önyargı. Futboldaki yeri ise içsel ve dışsal çatışmalara yol açması ile birlikte başarısızlığa neden olabilecek gizli sebeplerdendir.
Korku, kaygı, özgüven eksikliği kendimizle yüzleşmemizin önüne geçen etkenlerden olup, önyargı da bir o kadar gücümüz olmadığı doğrultusunda saldırı yetkisi veren mekanizmadır. Futbol kulübü, birden fazla idari hiyerarşisini içinde barından bir çalışma grubudur. Başkan, yönetim, teknik heyet, takım kaptanı, takımın büyükleri ve gençleri gibi. Kalabalık grupların olduğu yerler iletişim güçlüklerinin olması ile beraber farklı renklerdeki kişiliklerin birbirinin renklerini görmeden memnuniyetsizlik, menfaat, bencillik gibi sebeplerle gizliden veya açıktan saldırı pozisyonu almasıdır veya adını bilmediği sebepten içinde oluşturduğu korku ile savunma mekanizmasını devreye sokmasıdır. Antrenör futbolcu ilişkilerinde çok sık rastladığımız bir durumdur önyargı. Oynamayan futbolcu için hoca çok kötüdür kişiliği sorunludur ama kendini kişisel gelişim alanında geliştirmiş veya gelişime açık sporcu önce sorunu kendinde arar. Hoca tarafından bakacak olursak alınan bir mağlubiyetin daima minimum iki sorumlusu vardır ya futbolcular ya da hakemler. Önyargı aslında kendimize bakmamızı da engelleyen bir bariyerdir. Bir kulübün futbolcusuysanız farkında olmanız gereken şeyler vardır, bunların başında anlaştığınız kulüp sizi her hafta maç oynamanız için değil de belirlenen disiplin yönetmeliklerine uyarak antrenman, saha dışı davranışlar ve performans ile kulübü temsil etmeniz için anlaşma sağlar. Hiyerarşik olarak kaptana hocaya ve ardından yönetime bağlısınızdır. Uygulanan antrenman metodunu araştırmadan eleştirip uygun davranmamak, sporcu arkadaşının yaptığı davranışı sebebini bilmeden kötülemek, yönetimin idari sistemini yorumlayıp eleştirmek futbolcunun görevi değildir, sporcudan istenen de bu değildir. Hoca için değinebileceğimiz durumlar ise bir futbolcusuna inancı veya düşüncesinden dolayı yakınlaşıp uzaklaşması değil, bir diğer futbolcunun başarıyla yerine getirdiği bir işi kendi yakın olduğu sporcuyu inisiyatif kullanarak çeşitli kılıflarla göreve getirmesi de doğru değildir.
Bir kulüpte herkes birbirini iş ahlakından dolayı sevip saymalıdır. Yıkıcı olmak yerine yapıcı olmalıyız, konuşmadan önce dinlemeliyiz, yorumlamadan önce araştırmalıyız, yapılan her işte hata payı olabileceğini hesaba katmak için matematik profesörü olmaya gerek yok. İnsan olduğumuzu unutmamak yeterli. Son olarak söylemek istediğim şey niyet okumak yerine sormayı öğrenmeliyiz, sormadan kendi tasarladığımız cevap önyargımızdan başka bir şey değildir.