Tarih: 30.06.2019 21:13

Kızıltepe´de açılan Barış Derneği bölgede aktif rol alacak

Facebook Twitter Linked-in

HABER MERKEZİ

Kızıltepe ilçesinde kısa bir süre önce kurulan derneğin açılış töreni Kızıltepe Hububatçılar Derneği konferans salonunda gerçekleşti. Programa Mardin Vali Yardımcısı Osman Demir, Saadet Partisi İstanbul Milletvekili Prof. Dr. Cihangir İslam, AK Parti İl Başkanı Faruk Kılıç, HÜDA PAR İlçe Başkanı Abdullah Kavan, AK Parti İlçe Başkanı Aydın Yücedağ, Kızıltepe Gazeteciler Derneği Başkanı Faraç Çobanoğlu, din alimleri ve çok sayıda sivil toplum kuruluşu üyesi katıldı. Derneğin genel başkan yardımcısı Mehmet Şerif Öter, derneğin kurucu üyelerinin  öz geçmişlerini okudu. Programda yapılan konuşmalarda Barış Derneği´nin bölgede olduğu kadar ülke içinde de barış adına aktif rol alacağı belirtildi. Katılımcılar bölgenin huzura ihtiyaç duyduğu bir dönemde derneğin açılmasından memnun kaldıklarını ifade ettiler.

Barış Aktivisti "Cemil Aydoğan" Türkiye, Ortaoğu ve dünya tarihinden canlı örnekler vererek bir manifesto konuşması yaptı.

Barış Derneği Başkanı "Cemil Aydoğan" tarihi konuşmasını şöyle sürdürdü: "Sayın Valim, Saadet Partisi Genel Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Prf.Dr Sayın Cihangir İslam,Siyasi Partilerin değerli Başkanları, Sayın Mardin İl Müftüsü ve Mardin-Diyarbakır Metropoliti,Sayın Kamu Çalışanları, Sayın Sivil Toplum Temsilcileri,Sayın Kanaat önderleri, Sayın Gazeteci Meslektaşlarım, Değerli Medya Sorumluları, Konuşmama başlamadan önce sizlere hoş geldiniz diyor; en derin saygı ve sevgilerimi sunuyorum.

Ülkemizde geçmişte onurlu bir tarihe sahip olan Barış Derneğini Mardin de sizler ile beraber yeniden kurmanın onurunu yaşıyor, Bu kurumun ülkemize ,Ortadoğu Halklarına ve tüm insanlığa Barış ve hoşgörü getirmesini diliyorum.
İnsanlık tarihine baktığımız zaman savaş ve Barış Mücadeleleri birbirlerinin karşıtı olarak günümüze kadar varlığını halen sürdürmeye devam etmektedir. Evrenin sahibi insanlığın yaratılması amacıyla Adem Peygamber ve Havva yı cezalı olarak yeryüzüne indirdiği andan itibaren, oğulları Habil ve Kabil in birbirlerini öldürmeleriyle beraber haklı ve haksız savaşları günümüze kadar getirmiştir.Tarihte insanlar bazı dönemlerde savaşlar sonunda kazandıkları zaferler ve getirdikleri uygarlık bilimleriyle böbürlenerek tanrılık iddaasına kadar varmışlardı.
Evrenin sahibi "Allah" isyan ve zulümlerinden dolayı yer yer Nuh Kavmi ,Nemrut Kavmi , Lut Kavmi ,Firavun Kavmi ,Ad ve Semud Kavmi gibi Milletleri helak etmiş ve yerlerine yeni kavimler getirmiştir.Tarihte Barış ve İnsan hakları hukuku Allah tarafından gönderilen kitap sahibi peygamberler ile beraber gelmiştir. Allahın adaletini amaç eden bu devrimci fikirler kölecilik sistemi ve insanlık mücadelesine karşı olan kişisel rant ve krallık sistemlerin cephesiyle karşı karşıya gelmiştir.Bu uçsuz bucaksız savaşlarda, kitap sahibi Peygamberlerin zaferleri ile sonuçlanmış ve Allah´ın adalet kanunları bu kitaplarla beraber Dünya Milletlerine egemen kılınmaya çalışılmıştır. Evrenin sahibi kitaplarında, her şeyi diyalektik olarak çift bir denge üzerinde yarattığını söylemektedir.Dolayısıyla doğru ile yanlışın ,savaş ve barışın da mücadelesi kıyamete kadar devam edecektir. Tarihte krallar kralı olan, sümer kralı Nemruta karşı Allah´ın adaletini, o zorlu puıtperest krala karşı cesaret ile savunan ,Nemrudun ateş işkencelerinden geçen insanlığın ve o dönemin İslami meşalesini yakarak Nemrut sisitemini yıkan, tarihin en büyük devrimcisi ve barışın kahramanı , tüm kitap sahibi Peygamberlerin babası Hz.İbrahimin manevi huzurunda saygıyla eğiliyorum.
Allah inancında barış ve kardeşliği amaç eden bu adalet sisitemine karşıda; savaş ve şiddetten yana bir zülüm cephesi varlığını halen devam etmektedir.Nemrutların, Şeddatların Ebu cehil ve Ebu Lehep lerin elbiselerini değiştirerek günümüze kadar gelen emperyalist ve Kapitalist sistemlerle ne yazık ki halen varlıklarını sürdürmeye devam etmektedir.
Hz.İbrahimden bu güne insanlığın direniş tarihi kitabının yazarı olan, tüm kutsal kitapları defalarca okuyan, bir kardeşiniz olarak söylüyorum; Allah inancı evrensel ve Sosyal barış çizgisinde sonsuz yaşamın köprüsüdür.Allah inancında samimiyet,insan hakları barış ve Demokrasi mücadelesinde adalet devrimcisi olmak bu kriterlerde cesaret ile yürüyen insanların Dünya ve ahiret yaşamında mahcup olmaları mümkün değildir.
Emperyalist sisitemlerin karanlık kulvarlarına karşı barış ve özgürlük kulvarlarında halkımızın desteği ile yürüdüğümüz takdirde barışın meşalesi karanlığı mutlaka yenecektir.
Biz barış Derneği olarak tarihten günümüze kadar insanlık mücadelesinde zorba sisitemlere karşı adalet için savaşan ve ülkelerinde adil bir sisitemin hayata geçirilmesini sağlayan tüm savaşçı ve sultanları saygıyla selamlıyoruz.Ancak Allahın adaletini tanımayan bir önderliğe destek vermemizde mümkün değildir.Çünkü O önderliğin de karakterinde insanlığa karşı Dünya rantı ve makam hırsı vardır.Roma İmparatorluğuna karşı yüzbinlerce köleyi örgütleyerek cesaret ve özgürlüğü amaç eden bu uğurda hayatını feda eden spartaküsleri selamlıyoruz.İdeal inanç ve değerlerinden taviz vermeyen ve bile bile idama giden yunan filozofu sokratesi de anmadan geçmek istemiyorum.
İslamiyet döneminde insan hakları ve adil bir sistemle barış ve kardeşliğin eşit bir şekilde hayata geçmesini sağlayan otuz üç yıllık Asri Saadet dönemini de selamlıyorum.
Bizim barış Derneğinin tüzüğünde yer alan insanlığın tarihi eserleri olarak gördüğümüz Hilful Fudul,Dağ Vaazı ,On Emir, Medine Vesikaları, Amerika Bağımsızlık Bildirgesi ve Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Beyannemesi bizim desteklediğimiz ve vazgeçilmeyen kriterlerimiz olacaktır.Dünyada barış ve demokrasiden yana olanların,ve bu süreçlere karşı olanların bunu bilmelerinde yarar görüyorum.
Genel olarak insanlık mücadelesine ışık tutan, bazı tarihi şahsiyet ve süreçleri anlatmaya çalıştım.Geçmişte çözüm süreçleri ile ilgili yaşadığım ve gelecekte bazı taslak önerilerimi sizlerin takdirlerinize sunmak istiyorum.
Türk halkı ve Kürt halkı Mezopotamya ve Anadolu coğrafyasında bin yıldır diğer halklar ile iç içe yaşayan bir halklar topluluğu haline gelmiştir. Tarihi süreç içerisinde bu halkların birbirlerine minnet borçları vardır.Selçuklu hükümdarı Alparslana Malazgirtte ki Bizans savaşında kendisiyle ittifak yaparak zafere götüren,ilk Türk-Kürt ittifakını sağlayan ve Anadolu üzerindeki baskı ve şiddetin ortadan kaldırılmasını sağlayan Selçuklulara Anadolunun kapılarını açan, Mervani Kürtlerine teşekkür etmek lazımdır.
Selahaddini Eyyübi efsanevi bir Kürt kahramanıydı, işgalci haçlı saldırılarına karşı Ortadoğu kalkanı görevini yürütüyordu.Deniz yoluyla gelen Ortadoğudaki haçlı kuvvetlerine karşı üst üste zaferler kazandı.Ancak O dönem Selahaddin´in Selçuklular ile ilişkisi pek iyi olmamasına rağmen karayoluyla yüzbinin üzerinde haçlı orduları Anadoludan Küdüse doğru yürümeye devam ediyorlardı.Selçuklular eğer O dönem bu orduların geçişlerine seyirci kalsaydı, Selahaddin´ ni Eyübinin zafer kazanması mümkün olmayacaktı.Ancak Selçuklular haçlı ordularına karşı kahramanca savaşarak bu orduların Küdüse girişlerini engelleyerek tasfiye etmeyi başardılar.Bu başarı Eyübileri zafere götürmüştür.Bu cesur fedakarlıklarından dolayı Selçuklunun bu dostane girişimine teşekkür etmek lazımdır.
Osmanlı hükümdarı "Yavuz Sultan Selim" İran hükümdarı Şah İsmail´in Anadoluyu ele geçirme planlarına karşı ordusunun yüzde yetmişi Kürtlerden oluşan bir ittifak ile, Çaldıran´ da İran ordusunu yenmeyi başardı.Kürtlerin bu desteği olmasaydı şah İsmail bütün Anadoluyu boydan boya Şii Mezhebine dönüştürerek ele geçirmiş olacaktı. Bu güç birliğini sağlayan Kürt liderlerinden İdrisi Bitlisi ve Kürtlere teşekkür etmek lazımdır.
Bu ittifaklar kurtuluş mücadelesine kadar devam etti.
Bölgede ordusu tasfiye olan Osmanlı ülkesinde Kürt halkı Fransız ve İngilizlerin emperyalist işgallerine karşı Türk kardeşlerine ihanet etmemiştir. Kendi silahlarıyla, karayılan,Şeyh Sait,Diyap Ağa ,Cibranlı Halit Beg, gibi önderleriyle, işgalciler ile savaşarak, bölgelerini kurtardılar.Çanakkele savaşına da aktif destek vererek, Türk halkları ile beraber zafere götürdüler.

Ne yazık ki Kürtler dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan oldular.Osmanlı sisiteminde kendi paşaları ile kendilerini yönettikleri kısmi özerklik haklarını da kaybetmiş oldular. O dönem kurtuluş mücadelesine destek veren halklar, karanlık, ırkçı, Kemalist sistem tarafından katledildiler.Bu tasfiye sürecinden en fazla Kürtler ve İslamcılar tahribata uğradılar.O günden sonra Kürt isyanları aralıklarla devam etti.
Türkiye Cumhuriyeti Bin yıllık tarihi bir coğrafyada iç içe olan Anadolu ve Mezopotamya halklarından oluşmaktadır.İstanbul Dünyanın en büyük Kürt şehridir.Bölge halkının çoğunluğu metropol kentlerine taşınmıştır.İç içe olan böylesi coğrafyaların parçalanmalarından yana olmak emperyalist sistemlere hizmet etmekten başka bir şey değildir.Kırk yıllık silahlı bir mücadele ile halkları içe içe olmayan bir coğrafyada olsaydı, bu ülkelerde bölünmeler kaçınılmaz olacaktı.Ancak bu siyasal ve toplumsal ortamda, bu mücadele yüz kırk yıl daha da devam ederse, bu coğrafyanın bölünmesi mümkün değildir. Ancak Irak,Süriye ve İran da siyasal konjonktürler farklıdır. İçiçe karışım olmamıştır. Bu coğrafyalarda ulusların kendi kaderlerini tayin hakkında demokratik ve siyasi iradeyi, kendilerinin en doğal haklarını görmek lazımdır. İnsan hakları ve barış girişimlerindeki tecrübelerim köy odalarında, aşiretler arasında yaşadığım barış ortamlarında, tanık olduğum toplantı ve cemaat kararları bana epey vicdani bir deneyim kazandırmıştır. Daha sonra altı yıl Mardin insan hakları derneği başkanlığı da bana uluslararası bir tecrübe kazandırmıştır. Bir buçuk yıl Avrupa da barış konferansları ve seminerlere katıldım.Kandil ve Zap kampına bir profesyonel gazeteci ve barış savunucusu olarak görüşmelerde bulundum.
1996 Yılında rahmetli Başbakan Erbakan döneminde kendilerinin bilgisi dahilinde refah partisi Van milletvekili Fethullah Erbaş başkanlığında ve benimde yer aldığım heyet koordinatörlüğünde, bir sürü iç ve dış karanlık engellere rağmen dokuz esir askeri Irak Zap kampından alarak sağ salim evlerine getirmeyi sağladık.O dönem karanlık birileri devreye girerek bizleri günah keçisi ilan ettiler.Kamuoyu ve medyada aleyhimize kıyamet kopardılar.Göz altına alındık o dönem rahmetli Erbakan´ın girişimi olmasaydı yardım ve yataklık maddesinden yedi yıl hapis cezasına çarpılmış olacaktık.Barış savunucuları olarak bizler rahmetli Erbakan´nı biraz geç tanıdık.meğer Gelmiş geçmiş en iyi başbakanlardan biriydi. Kendisine Allah rahmet etsin mekanı firdevsi cennet olsun.
2012 de Ekopolitik adına ,devletin bilgisi dahilinde Kamuoyu ve medyayı haberdar etmeden özel olarak, Avrupa sorumlusu ve Kandil yetkilileri ile görüşmeler yaptım.Ateşkesin hayata geçmesi için şifai öneriler getirdim. o ateşkesin hayata geçmesinde Habur da mahkemelerin kurulmasıyla takipsizlik ve beraat kararları verilmesine ortam sağlayan, ve oslo da devlet yetkilileri ile örgüt kadrolarını bir araya getirmesini sağlayan, ve ateşkesin hayata geçirilmesinde büyük fedakarlık üstlenen o dönemin T.C. Başbakanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan´ın son derece samimi olduğunu söylemek lazımdır. Ne yazık ki Abdullah Öcalan´ın kongrenizi yapın silahlarınızla ülkeyi terk edin çağrısına rağmen benimde kandilde bulunduğum bir ortamda, ateşkesin bozulduğuna dair ciddi bilgilere sahip oldum.Ve Kandilden ayrıldım.Bana göre bu ateşkesin bozulmasında kandil açısından iki gerekçe rol oynadı.
1.Legal alanda güçlü kadrolara sahip olmadıkları için silahların bırakılmasında tasfiye edilme korkusu vardı.
2.Bu barıştan rahatsız olan İran´ın kandil üzerindeki ağırlığı bu ateşkesin bozulmasında etkili oldu. Bu ateşkes devam etmiş olsaydı, Türkiye de Kürt sorunu Çözümü ve demokrasi mücadelesi büyük çapta amacına ulaşmış olacaktı.
Ülkemizde barış ve demokrasinin egemen olmasında ve Ortadoğu da, Türkiye lehine bir siyasal denge değişikliğinden tedirgin olan bazı güçler bu olumlu sayfanın kapatılmasını başardılar.
Ülkemizde aynı sınırlar içinde herkesin kendini özgür bir ortamda diliyle ,kültürüyle taşıyabilecek,Barış ve tarihi kardeşliğin egemen olduğu siz duyarlı insanların desteğiyle yeni bir çözüm sayfasının açılması tarihi bir zorunluluk halini almış bulunmaktadır.
2016 Yılında Sayın Cumhurbaşkanımızın 250 Kürt Kanaat önderini iftar için Külliye ye davet ettiği bir ortamda ayakta bana yedi dakika dinleme imkanı sağladı. Kendilerine sunduğum öneriler bu gün için de geçerlidir.Sayın cumhurbaşkana önerilerimi Şöyle sıraladım; Ateşkes ortamında halkımızla beraber sizin samimiyetinize tanık olduk. Pkk hendek savaşını kaybetmiştir, Ancak bu mağlubiyet Kürt halkının demokratik taleplerinden vazgeçmesi anlamına gelmeyecektir.
Sayın cumhurbaşkanına sunduğum çözüm önerilerimi sizlerle paylaşmaya çalışacağım.
1.Ana dilde eğitim 2.Kimlik ve kültürel hakların verilmesi 3.Ciddi bir heyet ile pkk nin silahlarını uluslararası barış kurumlarına teslim edilmesinin sağlanması 4.Tüm silahlı güçleri kapsayan bir genel affın ilan edilmesi önerisinde bulundum.
Sayın cumhurbaşkanı bana biraz sabır lazımdır. dedi.Bu talepler önümüzdeki süreçlerde hayata geçecektir açıklamasında bulundu.Daha sonra fetö darbe girişimi ile beraber bu çözüm önerileri rafa kaldırıldı.
Bu süreçler ışığında Mardin de kurulan Türkiye de tek Barış Derneği ismine sahip olan bu evrensel kuruma önemli görevler düşmektedir. Bu görev Türkiye de Barış ve Demokrasiden yana olan kurumlar ve Kanaat önderlerinin destekleriyle rafa kaldırılmış olan çözüm önerilerinin yeniden hayata geçmesi olmalıdır.
Bu çözüm süreçlerinin ülkemizde hayata geçirilmesiyle beraber, Süriye, Irak ve İran daki Kürdistan coğrafyalarında bulunan halklara Türkiye lehinde yeni bir güven imajının hayata geçerilmesini beraberinde getirmiş olacaktır.
Bu çözüm süreçlerinde Oratadoğuda barışa karşı olan emperyalist ülkeler ve ülkemizde kan üzerinden siyasi rant peşinde olan örgütsel yapının legal uzantısı olan siyasi partilerin devre dışı bırakılmasına özen gösterilmelidir. Bu çerçeve içinde, Türkiye deki çözüm süreci, tüm Ortadoğu coğrafyasının da motor gücü olacaktır.Ayrıca Kürdistan´ın diğer parçalarının çözümü ile ilgili uluslararası toplumsal süreç; Türkiye yi Ortadoğuda barış ve demokrasinin güç dengesi oluşturabilecek bir taslak projeyi yaratmanın zamanı´nın geldiğine inaniyorum.Bu taslağın çözum projeside vardır.
Beni dinlediğiniz için sizlere teşekkür ediyorum.Konuşmama son verirken, Barış ve Demokrasinin hakim olduğu, Dünya halklarının inanca ve kardeşliğe dayalı bir yaşama umut olabilecek bir Türkiye dileğiyle, sizlere en derin saygı ve sevgilerimi sunuyorum." Hitabını yaparak konuşmasını bitirdi.

Barışı hakim kılacağız

Program sonunda gazetecilere konuşan Barış Aktivisti Cemil Aydoğan, ?Açılışını yaptığımız bu Barış Derneği Mardin ve bölge için, Türkiye için, Ortadoğu ve evrensel insanlığa hitap edecek. Daha önce kendimce insanlık namına, insan hakları için barış mücadelemi verdi. İnşallah demokrat insanların desteğiyle ve barışı sevenlerin desteği ile coğrafyamızdaki bu kanı ortadan kaldıracağız. Bölgemizde barışı hakim kılacağız inşallah.? diye konuştu.

Huzura hepimizin ihtiyacı var

Derneğin genel başkan yardımcısı Mehmet Şerif Öter ise her kesimin desteğine ihtiyaç duyduklarını kaydetti Öter, ?Bütün siyasi parti temsilcilerini, sivil toplum kuruluşu yetkilerini, dün alimlerini ve her kesimi davet ettik. Amacımız mahalleden tutun Türkiye ve yurtdışı da dahil  sözümüzün geçtiği her yerde kardeşlik, barış ve birlik için bu yola çıktık. İnanıyorum ki bu yolda bize herkes destek verecek. Bu ticari bir iş değil. Barış hepimiz için lazımdır. Huzura hepimizin ihtiyacı var. Herkesin desteğini istiyoruz.? şeklinde konuştu. 




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —