Mardinli Selahattin Karaaslan'ın gözlemlerine dayandırarak ekaleme aldığı köşe yazısı 'Mardin’e artık çözüm gerek!"
Uzaklardayım…
Ama memleketim Mardin ve doğduğum, büyüdüğüm, okuduğum yer Kızıltepe her zaman benim için heyecan verici olmuştur.
Yaklaşık 40 yıldır Mardin’den uzaktayım.
Hem eğitimcilik, hem gazetecilik hem de proje uzmanlığı yapmaktayım.
Bazen sadece birini, bazen ikisini, bazen de üçünü…
Bir süre yakın il olan Batman’da İl Kültür ve Turizm Müdür Yardımcılığı görevinde de bulundum.
İşte bütün bu görevler nedeniyle zaman zaman Mardin’e gelirim…
Her hazırlığım sanki ‘il kez’ görecekmişim gibi başlar.
Mardin’e ulaşıncaya kadar da birlikte geldiğimiz, gruplara, gazetecilere, uzmanlara Mardin’i büyük bir keyifle anlatır dururum:
“ Olağanüstü güzel bir kent… Biraz Venedik, biraz Kudüs’e benzese de kendi kimliği olan özgün bir kent…Ortaçağdan kalmış bütün güzellikleri bünyesinde barındırıyor…Taş binaları, abbaraları, tarihi dükkanları, kiliseleri, camileri ve sokakları ile ruhunuzu adeta tarih ile sarıyor… Bir de bütün bu güzelliklere bir güzellik daha eklenmiş. O da olağanüstü kibar, misafirperver ve sizi evine bile davet eden güzel insanları var…”
Misafirler de heyecanla beni dinler ve bir an önce Mardin’i görmek isterler…
Ve bu anlatmalar sürerken karşıdan Mardin bütün ihtişamı ile görünür…
Herkes gibi ben de heyecanlanırım…
Herkes gibi ben de gözümü bir an bile ayırmam bu güzelliklerden…
Ve sihir bir anda bozuluyor…
Çünkü ‘ trafik’ keşmekeşliği bir anda etrafınızı sarıyor…
Araçlar ilerleyemiyor, ilerleyen araç park yeri bulamıyor, park yeri bulan da zaten daracık olan ve tek caddesi olan Mardin’i gezilmez hale getiriyor…
Kızıltepe’de de aynı durum var. Son geldiğimde bana sanki insanlardan daha çok araç var gibi geldi… Oraya da çözüm gerekir.. ( Kızıltepe’yi de özel olarak ele almak gerekir… )
Tekrar Mardin’e dönelim…
Bütün bu güzellikleri berbat eden ve turistlerin rahatça gezmesini engelleyen trafik keşmekeşliğine bir çözüm bulunamaz mı?
Elbette ki bulunur…
İlk önerimi yazıyorum:
Kentin girişinde uygun birkaç alanda araçların park edeceği devasa birkaç otopark yaparsınız.
Sonra da aşağıdan yukarıya ring seferleri düzenleyecek bir raylı sistem yaparsınız. Ücretsiz ya düşük ücretli ve sürekli dönen bir ring seferi olmalıdır…
Otopark yapmak kolaydır…
Ring seferi yapacak raylı sistemi yapmak hem daha maliyetli hem de ciddi bir proje çalışması gerektiren bir iştir.
Raylı sistem hizmete girinceye kadar aynı işlem ring seferi yapan minibüs, midibüs ve otobüslerle de yapılabilir.. ( Hatta şehir içi taşımacılık yapan araçlar bile olabilir. )
Böylece insanlar bu kadim kenti rahat rahat ve tüm güzelliklerini keşfederek gezsinler…
Ayrıca elimizde çok güzel üç fırsatımız da var:
Birinci fırsatımız bu kentin sorunlarını iyi bilen, takip eden ve çözüm önerileri geliştiren Sayın Cemil Aydoğan’dır. ( Benim de liseden hocamdır ) Eğitimci, gazeteci, yazar ve STK temsilciliğinin yanı sıra aynı zamanda ‘ Barış Aktivisti’ olan Sayın Aydoğan bugüne kadar hem memleketi için hem de yurdumuz için değerli işler gerçekleştirmiştir. Tüm yaptıklarını bir kenarda tutarak hafızamdaki en önemli görüntüyü sizlerle paylaşıyorum: Yılını yanlış hatırlıyorsam lüften düzeltsin ama sanıyorum 2012 yılı idi. Bir grup gönüllü insan hakları savunucusu ile birlikte –kendi canını da hiçe sayarak- günler süren bir yolculuktan sonra Kandil’e gitmişti. Orada çatışmalarda yaralı ya da sağ olarak bulundurulan askerleri günler süren tartışmalardan sonra teslim almış ve gözü yaşlı analarına teslim etmişti. Her kavuşma sahnesi güzeldir ama benim bir numaramda askerlerimizin kavuşma sahnesi yer almaktadır.( Bu konu da üzerinde uzun uzun ve özel olarak durulması gereken bir konudur… )
İkinci önemli fırsatımız da Sayın Valimiz Mahmut Demirtaş’tır.
Uzaklardayım ama Mardin ile ilgili tüm gelişmeleri yakından takip etmeye çalışıyorum.
Mardin’e en büyük katkı sunmuş olan valilerden biri Sayın Temel Koçaklar’dır. Bergama Kaymakamlığı ve Batman Valiliği görevlerinden sonra Mardin Valiliğine atanmıştı. Turizmi iyi bilmesi nedeniyle Mardin’in müthiş potansiyelini fark etmiş, projeler geliştirmiş ve çok önemli işler gerçekleştirmiştir.
Sayın Koçaklar döneminde Galler Prensi Charles Mardin’e gelmiş ve hayran kalmıştı. Prens Charles’in ziyaretinden sonra Mardin’de adeta bir turizm patlaması yaşanmıştı. Akın akın yurt içinden ve dışından turist gelmeye başlamıştı…
Tekrar mevcut Valimiz Sayın Mahmut Demirtaş’a döneceğim…
Sayın Demirtaş gördüğüm ve takip ettiğim kadarıyla Mardin’de öyle böyle değil; hatırı kalır ciddi izler bırakacaktır. Sadece merkez ile değil ve Mardin’in tüm ilçeleri, beldeleri ve köyleri ile yakından ilgileniyor.
Temiz ve çözüm içerikli projelere önem veren Sayın Valimiz Demirtaş sıradan bir bürokrattan ziyade tam da bir ‘ devlet adamı ‘ misyonu ile hareket ediyor.
Vatandaşı dinliyor; dinlemekten de kaçınmıyor ve tüm tarafların fikrini aldıktan sonra çözümü masaya koyuyor.
Yetiştiği toprakların da büyük etkisi var tabi ki… Kırşehir’in Çiçekdağı’nda tam bir Anadolu insanı ve kültürü ile yoğrulmuş…
İlk gördüğümde bende uyandırdığı algı şuydu: ‘Bir insanın yükselebileceği en büyük mevki sadeliktir…’
Sade, temiz ve düzgün işler yapmaya büyük bir özen gösteriyor…
Zaten bu kentte görevi bittikten sonra çok büyük bir kente atanmasını da bekliyorum.
Elimizde birbirinden değerli böyle iki büyük fırsat var.
Biri Sayın Cemil Aydoğan, biri de Sayın Valimiz Mahmut Demirtaş…
Ve önlerinde de Mardin’in keşmekeş trafik sorunu var.
Eminim ki, bu iki değerli insan bu sorunu da çözecektir…
Çünkü Mardin ve ilçelerinde yaşayan halkımız hizmetlerin en güzelini hak ediyor…
Esen kalınız…